| Abdulbaki Gölpınarlı Meali |
|
| 1: Rahman. | |
| 2: Kur'ân'ı öğretti. | |
| 3: insânı halketti, | |
| 4: ona dilleri, konuşmayı belletti. | |
| 5: Güneş ve ay, hesapla hareket eyler. | |
| 6: Ve gövdesiz bitki ve gövdeli ağaç secde eder. | |
| 7: Ve göğü yüceltti ve ölçüyü koydu. | |
| 8: Ölçüde, tartıda insafsızlık etmeyin. | |
| 9: Terâziyi doğru tutun, adâletle tartın ve eksik tartmayın. | |
| 10: Yeryüzünü alçalttı halka. | |
| 11: Orada meyveler ve lifli, kabuklu hurmalar var. | |
| 12: Yapraklı tâneler var ve güzel kokulu otlar. | |
| 13: Artık Rabbinizin nîmetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? | |
| 14: İyice pişmiş gibi kupkuru balçıktan, insanı halketti. | |
| 15: Ve cinleri, coşup kaynayan ateşten yarattı. | |
| 17: Rabbidir iki doğunun ve Rabbidir iki batının. | |
| 19: İki denizi salmıştır, nerdeyse karışacaklar. | |
| 20: Fakat aralarında bir berzah var, birbirlerine karışmazlar. | |
| 22: Her ikisinden de inci ve mercan çıkar. | |
| 24: Ve onundur denizde akıp giden dağlar gibi gemiler. | |
| 26: Yerin üstünde ne varsa fânîdir. | |
| 27: Ve ancak ululuk ve kerem ıssı Rabbinin zâtıdır kalan. | |
| 29: Ondan ister kim varsa göklerde ve yeryüzünde; o, her gün bir iştedir. | |
| 31: Ey iki ağır topluluk, insanlar ve cinler, yakında hesâbınıza bakacağız. | |
| 33: Ey cin ve insan topluluğu, ölümden kurtulmak için, göklerin ve yeryüzünün bucaklarından geçip kaçmaya gücünüz yeterse geçin, kaçın fakat geçemezsiniz bir kudret olmadıkça. | |
| 35: Üstünüze bir ateş yalımı ve erimiş bakır gönderilir de kaçamazsınız. | |
| 37: Derken gök yarılıp kırmızı bir gül rengine gelerek yağ gibi eriyince... | |
| 39: Ne insan, ne cin, artık o gün suçlu mudur, sorulmaz. | |
| 41: Suçlular, yüzlerindeki alâmetten tanınırlar da perçemlerinden ve ayaklarından tutulurlar. | |
| 43: İşte bu, suçluların yalanladıkları cehennem. | |
| 44: Cehennemle içecekleri kaynar suyun arasında dolanıp dururlar. | |
| 46: Rabbinin tapısına varmaktan korkana iki cennet var. | |
| 48: İkisinde de türlü türlü nîmetler var, çeşit çeşit ağaçlar. | |
| 50: İkisinde de iki ırmak var, akar. | |
| 52: İkisinde de her çeşit meyve, çifter çifter var. | |
| 54: Öylesine döşemelere yaslanacaklar ki astarları kalın ipekten, her iki cennetin, devşirilip toplanacak meyveleri de ellerinin altında, pek yakın. | |
| 56: O cennetlerde, gözlerini, eşlerinden ayırmayan ve eşlerinden önce ne bir insan tarafından dokunulmuş, ne bir cin tarafından dokunulmuş eşler var. | |
| 58: O eşler, sanki yakut ve mercan. | |
| 60: İyiliğin karşılığı, iyilikten başka bir şey olabilir mi? | |
| 62: Bu iki cennetten başka iki cennet daha var. | |
| 64: İkisi de koyu yeşil. | |
| 66: İkisinde de iki pınar var, fışkırıp çıkar da akar. | |
| 68: Her ikisinde de meyveler ve hurma ve nar var. | |
| 70: O cennetlerde güzel huylu güzeller var. | |
| 72: Beyaz tenli, kara gözlü, otağlarda hûriler. | |
| 74: Eşlerinden önce ne bir insan dokunmuş onlara, ne bir cin. | |
| 76: Yeşil ipeklilerle düşenmiş sedirlere ve güzelim döşemelere yaslanırlar. | |
| 78: Ululuk ve kerem ıssı Rabbinin adının şanı, pek yücedir. | |