| Celal Yıldırım Meali |
|
| 1: And olsun o tutup boğarcasına çekip alanlara, | |
| 2: O hafif dokunup usulca alanlara. | |
| 3: Yüzdükçe yüzenlere, | |
| 4: Yarıştıkça yarışanlara, | |
| 5: İşi yönetip yönlendirenlere.. | |
| 6: O gün (yeri) sarsan sarsacak. | |
| 7: Ardı sıra bir diğeri izleyecek. | |
| 8: Kalbler o gün (titreyip) yerinden oynayacak. | |
| 9: Gözleri saygı ile yere bakıp kalacak. | |
| 10: (10-11) (İnkarcı sapıklar) derler ki: «Biz çürüyüp ufalanmış kemikler hâline geldiğimizde acaba eski durumumuza döndürülecek miyiz?!» | |
| 12: «O takdirde bu zararlı bir dönüştür..» derler. | |
| 13: (Ama onların dirilip eski hallerine gelmesi için yetecek) bir tek haykırış!. | |
| 14: Bir de bakarsın (hepsi) uyanık olarak toprağın üstündeler. | |
| 15: Musa'nın hâdisesi (başından geçen kıssası) sana geldi değil mi ? | |
| 16: Hani Rabbi ona mukaddes vadi Tûvâ'da (şöyle) seslenmişti: | |
| 17: Fir'avn'a git, doğrusu o iyice azmıştır. | |
| 18: Ona de ki: «Arınmak ister misin ? | |
| 19: Sana, Rabbına giden doğru yolu göstereyim de derin bir saygıyla korkup eğilesin.» | |
| 20: Bunun üzerine Musa, ona o büyük mu'cizeyi gösterdi. | |
| 21: Fir'avn (onu) yalanladı ve baş kaldırdı. | |
| 22: Sonra da arkasını çevirip acele gitti. | |
| 23: (Halkı) biraraya toplayıp seslendi : | |
| 24: «Ben sizin en yüce tanrınızım !» dedi. | |
| 25: Bu yüzden Allah onu (öğüt ve ibret alınacak şekilde) Dünya ve Âhiret azâbıyla yakalayıverdi. | |
| 26: Şüphesiz ki bu hâdisede, Allah'tan saygı ile korkanlara ibret ve öğüt vardır. | |
| 27: Sizi yaratmak mı daha zordur yoksa göğü yaratmak mı ? (Allah) onu inşâ edip var kılmıştır. (Hâlâ görmüyor musunuz?!) | |
| 28: Tavanını yükseltti de ona (en uygun) düzen ve dengeyi sağladı. | |
| 29: Gecesini karanlık yaptı, kuşluğunu (aydınlık olarak) çıkardı. | |
| 30: Arkasından da yeryüzünü döşeyip hazırladı. | |
| 31: Ondan da suyunu ve otlağını (çeşit çeşit ağaç ve bitkilerini) çıkardı. | |
| 32: Dağları dikip sağlamlaştırdı. | |
| 33: (Bütün bunları) size ve davarlarınıza yararlı geçimlik kılmıştır. | |
| 34: O güç getirilemiyecek büyük (Kıyamet) felâketi geldiği zaman ; | |
| 35: O gün insan ne için çalışıp çabaladığını hatırlayıp anlar. | |
| 36: Cehennem de ortaya çıkıp görebilene görünür. | |
| 37: (37-38-39) Artık kim azıp dünya hayatını seçerek tercîh etmişse, şüphesiz Cehennem onun varacağı yerdir. | |
| 40: (40-41) Kim de Rabbının (yüce) makamından korkmuş da nefsini havaî şeylerden alıkoymuşsa, şüphesiz ki Cennet onun varacağı yerdir. | |
| 42: Senden Kıyâmet'in kopuş saatinin ne vakit ortaya çıkacağını soruyorlar. | |
| 43: Sende ona ait bilgi nerede ki anlatasın ?! | |
| 44: Onun kopuş ânının bilgisi Rabbına dayanıp noktalanır. | |
| 45: Sen ancak (Allah'tan) saygı ile korkup eğilenleri uyaransın. | |
| 46: Kıyâmet'i gördükleri gün sanki (Dünya'da) ancak bir akşam veya kuşluk vakti kadar kalmış gibidirler. (Dünya'nın ömrünün uzunluğuna, Âhiretin sonsulzuğuna nisbetle insanoğlunun ömrünün ne kadar kısa olduğuna işaret ediliyor.) | |