| Hasan Basri Çantay Meali |
|
| 1: Andolsun (kâfirlerin cesedlerine) boğulmuş olan ruuhlarını tâ derinlikler (in) den söküb koparan, | |
| 2: (mü'minlerin canını ise) rıfk ile çıkaran (ölüm melek) lerine, | |
| 3: andolsun (dalgıç yüzer gibi) yüzüb (ve gökden inib) de, | |
| 4: (kâfirlerin ruhlarını cehenneme, mü'minlerinkini cennete götürmekde) öncül olarak koşan, | |
| 5: bir de (dünyânın) işi (ni) tedbîr eden (diğer melek) ler (zümresin) e (ki muhakkak hepiniz tekrar dirileceksiniz). | |
| 6: O gün sarsan sarsacak, | |
| 7: onun ensesine binecek olan da ardından gelecek. | |
| 8: O gün kalbler (korku ile) titreyecek, | |
| 9: (saahiblerinin) gözleri zilletle eğilecekdir. | |
| 10: Onlar derler ki: «Biz mi saahiden eski haale döndürülmüş olacağız»? | |
| 11: «Biz çürüyüb dağılmış kemikler olduğumuz vakit mı?» | |
| 12: Dediler: «Öyle ise bu (yeni hayâta dönüş) ziyanlı bir dönüşdür». | |
| 13: Fakat o, ancak bir tek haykırışdır. | |
| 14: Ki o zaman onlar (görürsün ki) hemen (diri olarak) toprağın yüzündedirler. | |
| 15: Sana (Habîbim) Musânın haberi geldi (değil) mi? | |
| 16: Hani Rabbi ona mukaddes «Tuvaa» vadisinde (şöyle) nida etmişdi : | |
| 17: «Fir'avna git. Çünkü o, pek azmışdır». | |
| 18: Onun için de ki : «(Küfürden, azgınlıkdan) temizlenmende meylin var mı senin»? | |
| 19: «Ve seni Rabbin (i tanıtmıya) irşâd edeyim ki (Ondan) korkasın». | |
| 20: (Musa gitdi, teblîğ etdi) Ona o en büyük mu'cizeyi gösterdi. | |
| 21: Fakat (Fir'avn Musâyı) yalanladı, (Allaha) ısyânetdi. | |
| 22: Sonra da koşarak arkasını döndü. | |
| 23: Nihayet (sihirbazlarını, yahud ordusunu) topladı da bağırdı: | |
| 24: «İşte ben sizin en yüce Rabbinizim»! | |
| 25: Bunun üzerine Allah onu hem âhiret, hem dünyâ azâbiyle yakaladı. | |
| 26: Şübhe yok ki (Allahdan) korkacak kimse (ler) için bunda kat'î bir ibret vardır. | |
| 27: Sizi (tekrar) yaratmak mı (sizce) daha güc, yoksa göğ (ü yaratmak) mı ki onu (Allah) bina etmişdir. | |
| 28: Onun boyunu O yükseltdi. Derken ona bir nizaam verdi. | |
| 29: Onun gecesini karardı, gündüzünü (aydınlığa) çıkardı. | |
| 30: Bundan sonra da yeri (ikaamete saalih bir halde) yayıb döşedi. | |
| 31: Ondan suyunu, otlağını çıkardı. | |
| 32: Dağları (nı sapasağlam) dikdi. | |
| 33: (Allah bunları) size ve davarlarınıza birer fâide olmak üzere (yapmışdır). | |
| 34: Fakat o (bütün belâlardan üstün) en büyük belâ geldiği zaman, | |
| 35: İnsanın neye koşduğunu iyice anlayacağı gün, | |
| 36: o alevli ateş (cehennem), görecek (her) kimseye apaçık gösterildiği (zaman). | |
| 37: Artık kim haddi aşarak küfretmiş, | |
| 38: dünyâ hayâtını tercîh eylemişse, | |
| 39: işte muhakkak ki o alevli ateş (cehennem) onun varacağı yerin ta kendisidir. | |
| 40: Amma, kim Rabbinin makaamından korkdu, nefsini hevâ (ve hevesin) den alıkoyduysa, | |
| 41: işte muhakkak ki cennet onun varacağı yerin ta kendisidir. | |
| 42: Sana o saati (kıyameti), onun ne zaman demir atacağını sorarlar. | |
| 43: Sende ona âid şey (bilgi) yokdur ki anlatasın. | |
| 44: Onun nihayet (ilm) i ancak Allaha (dayanır). | |
| 45: Sen ondan korkacak kimselere ancak o tehlikeyi haber verensin. | |
| 46: Onlar bunu görecekleri gün sanki (günün) bir akşamından, yahud bir kuşluğundan başka durmamışlardır. | |