| Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) Meali |
|
| 1: Hâ, mîm. | |
| 2: (2-3) O apaçık Kitab'a andolsun ki biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız. | |
| 4: (4-6) O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, herşeyi işitir ve bilir. | |
| 7: Siz eğer kesin olarak inanıyorsanız, iyi bilin ki Allah göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. | |
| 8: Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. O hem yaşatır, hem öldürür. O sizin de Rabbiniz, sizden önceki babalarınızın da Rabbidir. | |
| 9: Fakat kâfirler bir şüphe içinde oynayıp eğleniyorlar. | |
| 10: (10-11) Ey Muhammed! Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle! Bu acı bir azabdır. | |
| 12: O gün insanlar: «Ey Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Artık biz inanıyoruz» derler. | |
| 13: Onlar için bunu düşünüp öğüt almak nerede? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir de peygamber gelmişti. | |
| 14: Sonra onlar, o peygamberden yüz çevirdiler ve: «Bu öğretilmiş bir delidir.» dediler. | |
| 15: Biz o azabı sizden birazcık kaldırırız. Ama siz mutlaka eski halinize dönersiniz. | |
| 16: Biz o büyük şiddetle çarptığımız gün mutlaka intikamımızı alırız. | |
| 17: Andolsun ki, biz onlardan önce Firavun kavmini de denemiştik. Onlara çok kıymetli bir peygamber gelmişti. | |
| 18: O peygamber onlara şöyle demişti: «Esaretiniz altındaki Allah'ın kullarını bana teslim edin. Çünkü ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. | |
| 19: Allah'a karşı üstünlük taslamayın. Şüphesiz ki ben size apaçık bir delil getiriyorum. | |
| 20: Gerçekten ben, beni taşlamanızdan dolayı benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım. | |
| 21: Eğer siz bana iman etmezseniz hemen yanımdan uzaklaşın.» | |
| 22: Musa: «Şüphesiz ki bunlar suçlu bir kavimdir.» diyerek yardım etmesi için Rabbine yalvardı. | |
| 23: Allah buyurdu ki: «Kullarımı geceleyin yürüt. Çünkü siz takib edileceksiniz. | |
| 24: Karşıya geçince denizi olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar suda boğulacak bir ordudur.» | |
| 25: Onlar neler bırakmışlardı, ne bahçeler, ne pınarlar! | |
| 26: Ne ekinler, ne güzel kaynaklar, | |
| 27: Ve içinde eğlenip durdukları nice nimetler ve refah! | |
| 28: İşte böylece biz onları başka bir kavme miras bıraktık. | |
| 29: Gök ve yer onların üzerine ağlamadı. Onlara mühlet de verilmedi. | |
| 30: Andolsun ki biz İsrailoğullarını o aşağılayıcı azabdan kurtardık. | |
| 31: Firavun'dan da kurtardık çünkü o üstünlük taslayıp haddi aşan bir zorbaydı. | |
| 32: Andolsun ki biz onları bilerek o zamanki alemlere üstün kıldık. | |
| 33: Biz onlara içinde apaçık bir imtihan bulunan mucizeler verdik. | |
| 34: Gerçekten şu kâfirler diyorlar ki: | |
| 35: «Bizim ilk ölümümüzden başka bir şey yoktur. Biz tekrar diriltilecek değiliz. | |
| 36: Eğer siz doğru söyleyen kimselerseniz babalarınızı bize getirin.» | |
| 37: Onlar mı daha hayırlıdır, yoksa Tübba kavmi ile onlardan öncekiler mi? Biz onların hepsini de helak ettik. Çünkü onlar suçluydular. | |
| 38: Biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri bir oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. | |
| 39: Biz onları hak ve hikmetle yarattık. Fakat onların çoğu bunu bilmezler. | |
| 40: Şüphesiz ki hakkı batıldan ayırd etme günü onların hepsinin bir araya toplanacağı gündür. | |
| 41: O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Onlara yardım da edilmez. | |
| 42: Ancak Allah'ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz ki Allah çok güçlüdür, çok merhamet edicidir. | |
| 43: Gerçekten zakkum ağacı, | |
| 44: Günahkârların yemeğidir. | |
| 45: O pota gibi karınlarda kaynar. | |
| 46: O, kızgın bir sıvının kaynaması gibidir. | |
| 47: Allah meleklere şöyle emreder. «Şunu tutun da Cehennem'in ortasına sürükleyin.» | |
| 48: «Sonra onun başının üstüne kaynar su azabından dökün.» | |
| 49: Ona şöyle denir: «Tat bakalım azabı! hani sen kendine göre çok güçlü ve çok üstündün. | |
| 50: İşte sizin inkâr edip durduğunuz şey budur.» | |
| 51: Şüphesiz ki kötülükten sakınanlar güvenli bir makamdadırlar. | |
| 52: Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. | |
| 53: Onlar ince ipekten ve parlak atlastan elbiseler giyerek karşılıklı olarak otururlar. | |
| 54: İşte böyle, biz onları ayrıca iri siyah gözlü hurilerle evlendiririz. | |
| 55: Onlar orada güven içinde her çeşit meyveyi isteyebilirler. | |
| 56: Onlar orada ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur. | |
| 57: (Bunların hepsi) Rabbinden bir lütuf olarak (verilmiştir.) İşte büyük kurtuluş budur. | |
| 58: Biz Kur'ân'ı senin dilinle indirip kolaylaştırdık. Umulur ki onlar öğüt alırlar. | |
| 59: Artık sen onların başlarına gelecekleri bekle! Çünkü onlar da bekleyip durmaktadırlar. | |