| Adem Uğur Meali |
|
| 1: Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı. | |
| 2: Onlar bir mucize görürlerse hemen yüz çevirirler ve: Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür, derler. | |
| 3: Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Halbuki her işin ulaşacağı yeri vardır. | |
| 4: Andolsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir. | |
| 5: Bu büyük bir hikmettir. Fakat (yüz çevirene) uyarılar ne fayda verir! | |
| 6: Çağıranın görülmemiş bir şeye çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir. | |
| 7: Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi bakışları perişan (utançtan yere bakar) bir halde kabirlerden çıkarlar. | |
| 8: Dâvetçiye koşarlarken o esnada kâfirler: Bu, çok çetin bir gündür! derler. | |
| 9: Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanladı, hem de kulumuzun yalancı olduğunda ısrar ederek: O, delirdi, dediler. Ve (Nuh, davetten vazgeçmeye) zorlandı. | |
| 10: Bunun üzerine, Rabbine: Ben yenik düştüm, bana yardım et! diyerek yalvardı. | |
| 11: Biz de derhal nehir gibi devamlı akan bir su ile göğün kapılarını açtık. | |
| 12: Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. (Her iki) su, takdir edilmiş bir işin olması için birleşmişti. | |
| 13: Nuh'u da tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik. | |
| 14: İnkâr edilmiş olana (Nuh'a) bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu. | |
| 15: Andolsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur? | |
| 16: Benim azabım ve uyarılarım nasılmış! | |
| 17: Andolsun biz Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu? | |
| 18: Ad kavmi (Peygamberleri Hûd'u) yalanladı da azabım ve tehdidim nasılmış (gördüler). | |
| 19: Biz onların üstüne, uğursuzluğu devamlı bir günde dondurucu bir rüzgâr gönderdik. | |
| 20: O rüzgâr, insanları, sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu. | |
| 21: Nasılmış benim azabım ve uyarılarım! | |
| 22: Andolsun biz Kur'an'ı düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu? | |
| 23: Semûd kavmi de uyarıcıları yalanladı. | |
| 24: Aramızdan bir beşere mi uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz dediler. | |
| 25: Vahiy, aramızda ona mı verildi? Hayır o, yalancı ve şımarığın biridir (dediler.) | |
| 26: Yarın onlar, yalancı ve şımarığın kim olduğunu bileceklerdir. | |
| 27: Gerçekten onları imtihan etmek için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret! | |
| 28: Onlara, suyun aralarında paylaştırıldığını haber ver. Her biri kendi içme sırasında gelsin. | |
| 29: Arkadaşlarını çağırdılar, o da (bundan cür'et alarak) kılıcını kaptı ve deveyi kesti. | |
| 30: (Bu azgınlara) azabım ve uyarılarım nasıl oldu? | |
| 31: Biz onların üzerlerine korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına konan kuru ot gibi oluverdiler. | |
| 32: Andolsun biz Kur'an'ı, anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alan yok mu? | |
| 33: Lût'un kavmi de uyarıcı peygamberleri yalanladı. | |
| 34: Biz de üstlerine taş (yağdıran bir fırtına) gönderdik. Ancak Lût ailesini seher vakti kurtardık. | |
| 35: Katımızdan bir nimet olarak. Biz şükredeni işte böyle mükâfatlandırırız. | |
| 36: Andolsun ki, Lût onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar. | |
| 37: Onlar Lût'un misafirlerine karşı kötülük yapmayı planlamışlardı. Hemen biz onların gözlerini silme kör ettik. "Haydi azabımı ve uyarılarımı tadın!" (dedik). | |
| 38: Bir sabah kendilerine, yakalarını bir daha bırakmayacak olan bir azap gelip çattı. | |
| 39: İşte azabımı ve uyarılarımı tadın! (denildi). | |
| 40: Andolsun biz Kur'an'ı, öğüt almak için kolaylaştırdık. O halde düşünüp ibret alan yok mu? | |
| 41: Şüphesiz Firavun'un kavmine de uyarıcılar gelmişti. | |
| 42: Lâkin onlar bütün âyetlerimizi yalanladılar. Biz de onları güç ve kudretimize lâyık bir şekilde yakaladık. | |
| 43: Şimdi sizin kâfirleriniz, onlardan daha mı iyidirler? Yoksa kitaplarda sizin için bir berât mı var? | |
| 44: Yoksa "Biz, intikam almağa gücü yeten bir topluluğuz" mu diyorlar? | |
| 45: O topluluk yakında bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır. | |
| 46: Bilakis kıyamet onlara vâdedilen asıl saattir ve o saat daha belâlı ve daha acıdır. | |
| 47: Şüphesiz suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler. | |
| 48: O gün yüzüstü ateşe sürüklendiklerinde "Cehennemin elemini tadın!" denir. | |
| 49: Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık. | |
| 50: Bizim buyruğumuz, bir anlık bakış gibi, bir tek sözden başka bir şey değildir. | |
| 51: Andolsun biz, sizin benzerlerinizi hep helâk ettik. Düşünüp ibret alan yok mu? | |
| 52: Yaptıkları her şey kitaplarda (amel defterlerinde) mevcuttur. | |
| 53: Küçük büyük her şey satır satır yazılmıştır. | |
| 54: Takvâ sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarındadır. | |
| 55: Güçlü ve Yüce Allah'ın huzurunda hak meclisindedirler. | |