| Diyanet Vakfi Meali |
|
| 1: (1-6) Tozdurup savuranlara, yükünü yüklenenlere, kolayca süzülenlere, işi ayıranlara andolsun ki, size vâdedilen, kesinlikle doğrudur ve ceza mutlaka vuku bulacaktır. | |
| 7: (7-9) İçinde yörüngeleri olan göğe andolsun ki siz çelişkili sözler söylüyorsunuz. Ondan (Kur'an'dan veya imandan) dönen döndürülür (engellenmez). | |
| 10: Kahrolsun o koyu yalancılar! | |
| 11: Onlar koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir. | |
| 12: Ceza gününün ne zaman olduğunu sorarlar. | |
| 13: O gün onlar ateşe sokulacaklardır. | |
| 14: Azabınızı tadın! Acele gelmesini beklediğiniz şey budur işte! (denir.) | |
| 15: (15-16) Şüphesiz ki Allah'a isyandan sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini alarak cennetlerde ve pınar başlarında bulunacaklar. Kuşkusuz onlar, bundan önce dünyada güzel davrananlardı. | |
| 17: Geceleri pek az uyurlardı. | |
| 18: Seher vakitlerinde de istiğfar ederlerdi. | |
| 19: Mallarında, muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı. | |
| 20: Kesin olarak inananlar için yeryüzünde âyetler vardır. | |
| 21: Kendi nefislerinizde de öyle. Görmüyor musunuz? | |
| 22: Semada da rızkınız ve size vâdedilen başka şeyler vardır. | |
| 23: Göğün ve yerin Rabbine andolsun ki bu vaad, sizin konuşmanız gibi kesin ve gerçektir. | |
| 24: İbrahim'in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi? (Bunlar meleklerdi.) | |
| 25: Onlar İbrahim'in yanına girmişler, selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden, «Bunlar, yabancılar» demişti. | |
| 26: Hemen ailesinin yanına giderek semiz bir dana (kebabını) getirmiş, | |
| 27: Onların önüne koyup «Yemez misiniz?» demişti. | |
| 28: Derken onlardan korkmaya başladı. «Korkma» dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler. | |
| 29: Karısı çığlık atarak geldi. Elini yüzüne çarparak: «Ben kısır bir kocakarıyım!» dedi. | |
| 30: Onlar: «Bu böyledir. Rabbin söylemiştir. O, hikmet sahibidir, bilendir» dediler. | |
| 31: (İbrahim:) O halde işiniz nedir, ey elçiler? dedi. | |
| 32: «Biz, dediler, suçlu bir kavme gönderildik.» | |
| 33: «Üzerlerine çamurdan taş yağdırmaya (geldik).» | |
| 34: (Bu taşlar,) aşırı gidenler için Rabbinin katında işaretlenmiş (taşlardır). | |
| 35: Bunun üzerine orada bulunan müminleri çıkardık. | |
| 36: Zaten orada müslümanlardan, bir ev halkından başka kimse bulmadık. | |
| 37: Acı azaptan korkanlar için orada bir işaret bıraktık. | |
| 38: Musa'da da (ibretler vardır). Onu apaçık bir delil ile Firavun'a göndermiştik. | |
| 39: Firavun ordusuyla birlikte yüz çevirmiş: «O, bir büyücüdür veya bir delidir» demişti. | |
| 40: Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu. | |
| 41: Âd kavminde de (ibretler vardır). Onlara kasıp kavuran rüzgârı göndermiştik. | |
| 42: Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu. | |
| 43: Semûd kavminde de (ibretler vardır). Onlara: Bir süreye kadar faydalanın, denmişti. | |
| 44: Rablerinin emrine karşı geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpıverdi. | |
| 45: Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı. | |
| 46: Bunlardan önce de Nuh kavmini helâk etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplum idiler. | |
| 47: Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz (onu) elbette genişleticiyiz. | |
| 48: Yeri de döşedik. (Bak) ne güzel döşeyiciyiz! | |
| 49: Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız. | |
| 50: O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, size O'nun katından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım. | |
| 51: Allah ile beraber başka bir tanrı edinmeyin. Zira ben size O'nun tarafından (gelmiş) açık bir uyarıcıyım. | |
| 52: İşte böylece, onlardan öncekilere her hangi bir peygamber geldiğinde hemen: O, bir büyücüdür veya delidir, dediler. | |
| 53: Bunu (nesilden nesile) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar azgın bir topluluktur. | |
| 54: Artık onlara aldırma. (Davete uymamalarından dolayı) sen kınanacak değilsin. | |
| 55: Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt müminlere fayda verir. | |
| 56: Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. | |
| 57: Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum. | |
| 58: Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır. | |
| 59: Muhakkak ki bu zulmedenlerin de, geçmişlerinin payı gibi (azaptan) bir payları vardır! O halde acele etmesinler! | |
| 60: Başlarına gelecek (acı) günlerinden dolayı vay o kâfirlerin haline! | |