| Ahmed Hulusi Meali |
|
| 1: Andolsun o tozutup savuranlara. | |
| 2: O ağırlık taşıyanlara. | |
| 3: O kolayca akıp gidenlere. | |
| 4: Hükmü taksim edenlere! | |
| 5: Vadolunduğunuz elbette kesinlikle gerçektir! | |
| 6: Muhakkak ki Din (sistem) mutlaka bir realitedir! | |
| 7: O (çeşitli düşüncelerden oluşmuş) yollarla dolu semâ (bilinç)! | |
| 8: Muhakkak ki siz çeşitli görüşler içindesiniz! | |
| 9: Çevrilmiş kimse Ondan döndürülür! | |
| 10: Ölsün o yalancılar! | |
| 11: Onlar ki cehalet ve körlük içinde ne yaptığını bilmeyenlerdir! | |
| 12: "Din süreci ne zamandır?" diye sorarlar. | |
| 13: O süreçte onlar ateşte kıvranırlar! | |
| 14: (Zebânîler der ki): "Azabınızı tadın! İşte o acele istediğiniz buydu!" | |
| 15: Muhakkak ki korunanlar cennetlerde ve kaynaklardadırlar. | |
| 16: Rablerinin kendilerine verdiğini alıcılar olarak (içten dışa çıkış olarak)! Muhakkak ki onlar bundan önce muhsindiler. | |
| 17: Geceden az bir bölümde uyurlardı. | |
| 18: Seherlerde istiğfar ederlerdi. | |
| 19: Onların mallarında talep eden ve sıkıntıda olan için bir hak vardı. | |
| 20: İkân sahiplerine arzda (bedende) işaretler vardır! | |
| 21: Nefslerinizde (Benliğinizin hakikati)! Hâlâ (fark etmiyor) görmüyor musunuz? | |
| 22: Yaşam gıdanız da, vadedilen şey de semâdadır (bilincinizden yaşanacaktır)! | |
| 23: Semânın ve arzın Rabbine yemin ederim ki, kesinlikle o (bildirilen gelecektekiler), sizin konuşmanız kadar olağan bir gerçektir. | |
| 24: İbrahim'in şerefli kılınmış konuklarının haberi sana geldi mi? | |
| 25: Hani Onun yanına girdiklerinde: "Selâm" dediler. . . (İbrahim de): "Selâm" dedi. . . "Rastlanmadık birileri (diye düşündü). " | |
| 26: Ailesine yöneldi de semiz (kızartılmış) bir buzağı eti getirdi. | |
| 27: Onu onlara yaklaştırıp: "Yemeyecek misiniz?" dedi. | |
| 28: (Yemediklerini görünce İbrahim'in içine) onlardan bir korku düştü! "Korkma" dediler ve Onu Aliym bir erkek çocuk ile müjdelediler. | |
| 29: Bu yüzden (İbrahim'in) karısı çığlık içinde misafirlerin yanına döndü de, (ellerini utanarak) yüzüne kapatıp dedi ki: "(Ben) kısır bir ihtiyar kadınım!" | |
| 30: (İbrahim'in misafiri melekler) dediler ki: "İşte böyle! (Bunu) Rabbin dedi. . . Muhakkak ki O, Hakiym'dir, Aliym'dir. " | |
| 31: (İbrahim): "Ey irsâl olunanlar. . . (Esas) işiniz (amacınız) nedir?" dedi. | |
| 32: Dediler ki: "Doğrusu biz suçlu bir toplum için irsâl olunduk!" | |
| 33: "Tepelerine balçıktan taşlar (lavlar) geçirelim diye. " | |
| 34: "Rabbinin indînde, (hakikate ermeleri için verilmiş kuvveleri) israf edenler için işaretlenmiş (taşlar)!" | |
| 35: Biz de, orada iman edenlerden kim varsa çıkardık. | |
| 36: Zaten orada bir evden başkasında teslim olmuşlardan bulamadık! | |
| 37: Orada o elim azaptan korkanlara bir işaret terkettik. | |
| 38: Musa'da da. . . Hani Onu Firavun'a apaçık bir delil olarak irsâl etmiştik. | |
| 39: Erkânı ile birlikte yüz çevirdi ve dedi ki: "Bir büyücü yahut mecnun!" | |
| 40: Bunun üzerine onu ve ordusunu yakaladık da onları denize attık. . . O pişmanlıkla kendi kendini yeriyordu! | |
| 41: Ad'da da. . . Hani onların üzerine o hayır ve bereketi olmayan rüzgârı (hortum) irsâl etmiştik. . . | |
| 42: Üzerine geldiği hiçbir şeyi ayakta bırakmıyor, onu un ufak kılıyordu! | |
| 43: Semud'da da. . . Hani onlara: "Bir süreye kadar yararlanın" denilmişti. | |
| 44: Rablerinin emrine itaattan çıktılar! Bunun üzerine onlar bakıp dururlarken kendilerini yıldırım yakalayıverdi. | |
| 45: Ne ayakta kalmaya güçleri yetti ve ne de yardım gördüler! | |
| 46: Daha önce de Nuh kavmi. . . Muhakkak ki onlar inancı bozuk bir toplumdu! | |
| 47: Semâya (Evren'e ve de beyin kapasitesine) gelince, onu elimizle bina ettik ve muhakkak ki biz genişleticileriz (boyutsal oluşumlarla - varlıklarla - idrakını genişletmek suretiyle, beyindeki kullanılır alanın genişlemesiyle)! | |
| 48: Arzı da (enerji hatları - sinir sistemiyle) döşedik. . . Ne güzel döşeyenleriz! | |
| 49: Her şeyi iki eşten (pozitif - negatif güç; gen sarmalını oluşturan çiftten) yarattık. . . Belki hatırlayıp düşünürsünüz diye. | |
| 50: "(Bedensellik dünyanızdan) Allâh'a firar edin! Ben kesinlikle, O'ndan size apaçık bir uyarıcıyım!" | |
| 51: "Allâh yanı sıra tanrı oluşturmayın! Ben kesinlikle, O'ndan size apaçık bir uyarıcıyım!" | |
| 52: İşte (gerçek durum) böyle! Onlardan öncekilere de (Allâh'a, hakikatlerine çağıran) herhangi bir Rasûl geldiğinde, mutlaka: "Bu büyücü veya mecnun" dediler. | |
| 53: Bunu (genetik olarak) birbirlerine tavsiye mi ettiler! Hayır, onlar taşkınlık içinde olan bir toplumdur! | |
| 54: Onlardan yüz çevir! Sen (bu yüzden) kınanacak değilsin. | |
| 55: Hatırlat! Muhakkak ki hatırlatma iman edenlere fayda verir! | |
| 56: Ben cinni ve insi yalnızca (Esmâ özelliklerimi açığa çıkarmak suretiyle) kulluk etmeleri için yarattım! | |
| 57: Ben onlardan yaşam gıdası istemiyorum; Beni beslemelerini de istemiyorum. | |
| 58: Muhakkak ki Allâh; "HÛ" Rezzâk'tır, Zül Kuvvet'il Metiyn'dir. | |
| 59: Muhakkak ki zâlim olanlar, (kendilerinden önceki geçmiş) arkadaşlarının payları benzeri (azaptan) paylarını alacaklardır! Acele etmesinler. | |
| 60: Kendilerine vadolunan (uyarıldıkları) o süreçlerinin azabından dolayı yazıklar olsun o Hakikati inkâr edenlere! | |