| Elmalılı Hamdi Yazır Meali |
|
| 1: Ta, Sin, Mim. | |
| 2: Bunlar sana o mübin kitabın âyetleri | |
| 3: Sen âdetâ kendine kıyacaksın mü'min olmıyacaklar diye | |
| 4: Dilersek üzerlerine Semadan bir âyet indiriveririz de ona boyunları eğile kalır | |
| 5: Bununla beraber Rahmandan kendilerine yeni bir zikir gelmiyor ki ondan yüz çevirmiş olmasınlar | |
| 6: Evet tekzib etmekteler, fakat onlara o istihza ettikleri şeyin müdhiş haberleri gelecek | |
| 7: Arza bir bakmadılar da mı? biz onda her hoş çiftten ne kadar bitirmişiz. | |
| 8: Şübhesiz ki bunda mutlak bir âyet var, hemde ekserîsi mü'min olmadı | |
| 9: Ve şübhesiz ki rabbın o öyle azîz, öyle rahîm | |
| 10: Bir vakıt da rabbın, Musaya nidâ buyurdu: git o zalim kavme dedi | |
| 11: Fir'avn kavmine, daha sakınmıyacaklar mı? | |
| 12: Yarab! dedi: doğrusu ben korkarım ki beni tekzib ederler | |
| 13: ve Göğsüm daralır, dilim açılmaz, onun için Harûna da risalet ver | |
| 14: Hem onlara üzerinde bir günah var, ondan dolayı korkarım ki hemen beni öldürürler | |
| 15: Hayır, buyurdu: haydi ikiniz bir, âyetlerimizle gidin, her halde biz sizinle beraberiz, dinliyoruzdur | |
| 16: Haydin Fir'avne varın da deyin: inan biz, rabbülaleminin resulüyüz | |
| 17: Beni İsraili bizimle beraber salıver | |
| 18: (Kendisine Allah'ın emri tebliğ edilince Firavun) dedi ki: Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? | |
| 19: Hem de o yaptığın fi'li yaptın, o halde sen o nankör kâfirlerdensin | |
| 20: O vakıt, dedi: o fi'li yaptım şaşkınlardandım | |
| 21: Onun üzerine vaktâki sizden korktum, içinizden kaçtım, derken rabbım bana huküm ihsan buyurdu ve beni mürselinden kıldı | |
| 22: O başıma kakdığın bir ni'met de Beni İsraili kul, köle edinmiş olmandır. | |
| 23: Fir'avn, rabbülâlemin de nedir? dedi | |
| 24: Göklerin ve Yerin ve bütün aralarındakilerin rabbı, eğer ehli yakîn iseniz dedi | |
| 25: Etrafındakilere dinlemezmisiniz? dedi | |
| 26: Rabbınızın ve evvelki atalarınızın rabbı dedi | |
| 27: Her halde size gönderilmiş olan resulünüz mutlak mecnun dedi | |
| 28: Meşrık ve Mağrıbın ve bütün aralarındakilerin rabbı, eğer siz âkıl iseniz dedi | |
| 29: Yemin ederim ki dedi: eğer benden başka bir ilâh tutarsan seni mutlak ve muhakkak zindandakilerden ederim | |
| 30: Ya, dedi: sana apaçık isbat edecek bir şey getirdimse de mi? | |
| 31: Haydi, dedi: getir onu bakayım sadıklardan isen | |
| 32: Bunun üzerine Asasını bırakıverdi, apaçık bir ejderha kesiliverdi | |
| 33: Bir de elini çekti çıkardı, o da bakanlara bembeyaz oluverdi | |
| 34: Etrafındaki cem'ıyyete bu, dedi: her halde bilgiç bir sihirbaz | |
| 35: Sihrile sizi yerinizden çıkarmak istiyor, binaenaleyh ne emredersiniz? | |
| 36: Bunu ve kardeşini dediler; eğle, şehirlere de derleyiciler yolla | |
| 37: Bütün bilgiç sihirbazları getirsinler | |
| 38: Bu suretle ma'lûm bir gün miykat ta'yin olunarak sihirbazlar cemolundu | |
| 39: Ve halka siz toplu musunuz denildi | |
| 40: Sanırız bizler sihirbazlara tabi' olacağız şayed onlar olursa galibler | |
| 41: Derken vaktâ ki sihirbazlar geldiler Firavne elbette: biz galip gelirsek bize mutlak ecir var ya? dediler | |
| 42: Evet, dedi: hem siz o vakıt muhakkak mukarrebîndensiniz | |
| 43: Mûsâ onlara atın dedi: siz ne atacaksanız | |
| 44: Hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve Firavnin ızzeti hakkı için elbette biz galibiz, şüphesiz, dediler | |
| 45: Mûsâ da Asasını koyuverdi, bir de baktılar ki o, her ne dolap çeviriyorlarsa yutuyor | |
| 46: Derhal sihirbazlar secdeye kapandılar | |
| 47: «iyman ettik rabbül'âlemîne | |
| 48: Musâ ve Hârunun rabbına» dediler | |
| 49: Ona, dedi: ben size izin vermeden iyman ettiniz, anlaşıldı ki o size sihri ta'lim eden büyüğünüzmüş, o halde mutlak yakında bileceksiniz, çaresiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazına kestireceğim, hem muhakkak hepinizi çarmıha gerdireceğim. | |
| 50: Dediler: zararı yok, her halde biz rabbımıza döneceğiz | |
| 51: Her halde biz mü'minlerin evveli olduğumuzdan dolayı rabbımızın bize mağfiret buyuracağını ümid ederiz. | |
| 52: Hem Musâya şu vahyi yerdik: kullarımı gece yürüt çünkü ta'kıb edileceksiniz | |
| 53: Firavn de şehirlere asker toplayıcılar gönderdi | |
| 54: Şunlar şübhe yok ki bir şirzimei kaliledirler | |
| 55: Fakat hakkımızda çok gayz besliyorlar | |
| 56: Biz ise uyanık ihtiyatlı bir cem'ıyyet bulunuyoruz, diyordu | |
| 57: Bu suretle bunları bostanlardan, pınarlardan | |
| 58: Hazinelerden, ve dilrubâ makamlardan çıkardık | |
| 59: Ve onları Beni İsraile miras kıldık | |
| 60: Derken arkalarına düştüler Güneş doğmuştu | |
| 61: Vaktâ ki iki cem'ıyyet biribirine göründü Musânın eshabı yakalandık dediler | |
| 62: Hayır asla, dedi: rabbım muhakkak benimledir, bana yolunu gösterecektir | |
| 63: Bunun üzerine Musâya «vur Asan ile denize» diye vahyeyledik, vurunca bir infilak etti her bölük koca bir dağ gibi oluverdi | |
| 64: Ötekileri de buraya yanaştırmıştık | |
| 65: Musâyı ve maıyyetindekileri tamamen necata çıkardık | |
| 66: Sonra da ötekileri gark ettik | |
| 67: Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı | |
| 68: Ve şübhesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm | |
| 69: Onlara İbrahimin kıssasını da oku | |
| 70: O bir vakıt babasına ve kavmine: siz neye taparsınız? dedi | |
| 71: Bir takım putlara taparız da dediler: onlar sayesinde toplanırız | |
| 72: Onlar, dedi: dua ettiğiniz vakıt işidirler mi? | |
| 73: Veya size bir menfeat verir yâhud bir zarar ederler mi | |
| 74: Yok dediler: atalarımızı bulduk, böyle yapıyorlardı | |
| 75: Şimdi, dedi: gördünüz a o sizin ve eski atalarınızın taptıklarınızı | |
| 76: (76-77) Hep onlar benim düşmanım ancak o rabbül'âlemîn başka | |
| 78: O ki beni yarattı sonra da bana o hidayet eder | |
| 79: Ve o ki bana o, yedirir, o içirir, | |
| 80: Hastalandığım vakıt da bana o şifa verir | |
| 81: Ve o ki beni öldürür, sonra beni yine diriltir | |
| 82: Ve o ki ceza günü ben onun günahımı afiv buyurmasını niyaz ederim | |
| 83: Yarab, bana bir huküm ıhsan et ve beni sâlihine ilhak buyur | |
| 84: Ve bana sonrakiler içinde bir «lisanı sıdık» tahsıys eyle | |
| 85: Ve beni naıym cennetinin varislerinden eyle | |
| 86: Babama da mağfiret buyur, çünkü o yanlış gidenlerden idi | |
| 87: Ve utandırma beni ba's olunacakları gün | |
| 88: O gün ki ne mal faide verir ne oğullar, | |
| 89: Ancak Allaha selim bir kalb ile varan başka | |
| 90: Hem müttekiler için cennet yaklaştırılmış | |
| 91: Azgınlar için de Cehennem hortlatılmıştır | |
| 92: (92-93) Ve bunlara hani nerede o Allahın gayrıdan taptıklarınız? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? denilmekte | |
| 94: Ve arkasından hep onlar o Cehennemin içine fırlatılmaktadır | |
| 95: (95-96) Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler | |
| 97: Tallahi biz doğrusu açık bir dalâl içinde imişiz | |
| 98: Çünkü sizi rabbül'âlemîn seviyyesinde tutuyorduk | |
| 99: Ve bizi hep o mücrimler şaşırtmıştı | |
| 100: Bak şimdi bizim için ne şefaatciler var | |
| 101: Ne de yakın bir sadîk | |
| 102: Bari bizim için geriye bir dönmek olsa idi de mü'minlerden olsa idik | |
| 104: Ve şüphesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm | |
| 105: Nuh kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti | |
| 106: O vakıt ki kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? | |
| 107: Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, bir eminim | |
| 108: Gelin Allahdan korkun, bana itaat edin | |
| 109: Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir | |
| 110: Gelin Allahdan korkun bana itaat edin | |
| 111: A, dediler: hiç biz sana inanır mıyız? Senin ardına hep o erzail düşmüş? | |
| 112: Benim ne ılmim olabilir? dedi: onlar ne yapıyorlarmış | |
| 113: Sizin şuurunuz olsa onların hısabı ancak rabbıma aiddir | |
| 114: Hem ben iyman edenleri koğmaya me'mur değilim | |
| 115: Ben ancak açık, bir nezirim | |
| 116: And ederiz ki dediler; eğer vazgeçmezsen yâ Nuh! Mutlak ve muhakkak recm edilenlerden olacaksın | |
| 117: Yâ rab! dedi: anlaşıldı ki kavmim beni tekzib ettiler | |
| 118: Artık benimle onların arasını nasıl ayırd edeceksen et de bana ve beraberimdeki mü'minlere necat ver | |
| 119: Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri o dolu gemide necata çıkardık | |
| 120: Sonra da arkasından kalanları garkettik | |
| 121: Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü'min olmadı | |
| 122: ve şübhesiz ki rabbın, o öyle azîz, öyle rahîm | |
| 123: Âd, gönderilen Resulleri tekzib etti | |
| 124: O vakıt ki kardeşleri Hûd onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? | |
| 125: Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm, emînim | |
| 126: Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin | |
| 127: Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum. benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir | |
| 128: Siz her tepeye bir alâmet bina eder eğlenir misiniz? | |
| 129: Bir takım masnuat da ediniyorsunuz ki sanki muhalled kalacaksınız | |
| 130: Hem tuttuğunuz vakıt merhametsiz, cebbarcasına tutuyorsunuz | |
| 131: Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin | |
| 132: O Allahdan korkun ki size o bildiğiniz şeylere imdad buyurdu | |
| 133: En'am, oğullar | |
| 134: Cennet gibi bağlar, bahçeler, menba'lar ile size imdad buyurmakta | |
| 135: Cidden ben size büyük bir günün azâbından korkuyorum | |
| 136: Sen, dediler: ha va'zetmişin ha va'zedenlerden olmamışın bizce müsavidir | |
| 137: Bu sırf eskilerin âdeti | |
| 138: Biz ta'zib olunmayız | |
| 139: Diye onu tekzib ettiler de kendilerini helâk ediverdik. Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı | |
| 140: Ve şübhesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm | |
| 141: Semûd gönderilen Resulleri tekzib etti | |
| 142: O vakıt ki kardeşleri Salih onlara demişti: Allahdan korkmaz mısınız? | |
| 145: Buna karşı ben sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir | |
| 146: Siz burada emn-ü eman ile bırakılacak mısınız? | |
| 147: O Cennetler, pınarlar | |
| 148: Lâtıf tal'ı sarkmış hurmalar, ekinler içinde | |
| 149: Ki bir de dağlardan keyfli keyfli evler yontuyorsunuz | |
| 150: Gelin Allahdan korkun da bana itaat eyleyin | |
| 151: İtaat etmeyin o kimselere ki | |
| 152: yeryüzünü fesada verirler de islâh etmezler | |
| 153: Sen dediler: çok büyülenmişlerdensin | |
| 154: Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin? Haydi bir âyet getir eğer sadıklardan isen | |
| 155: Ha, dedi: işte bir naka ona bir şirb hakkı, size de ma'lûm bir günün şirb hakkı | |
| 156: Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azâbı yakalar | |
| 157: Derken onu vurdular, fakat nâdim oldular | |
| 158: Çünkü kendilerini azâb yakalayıverdi şüphesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü'min olmadı | |
| 159: Ve şüphesiz rabbın o, öyle azîz öyle rahîm | |
| 160: Lût kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti | |
| 161: O vakıt ki kardeşleri Lût onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? | |
| 162: Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim | |
| 163: Gelin Allahdan korkun da bana itaat edin | |
| 165: Âlemîn içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? | |
| 166: Bırakıyorsunuz da sizin için yarattığı çiftleri? Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz | |
| 167: And ederiz ki dediler vazgeçmezsen ya Lût, mutlak ve muhakkak çıkarılanlardan olacaksın | |
| 168: Ben, dedi: doğrusu sizin amelinize buğz edenlerdenim | |
| 169: Yâ rabb! Beni ve ehlimi bunların amellerinin şumundan halâs et | |
| 170: Biz de onu ve ehlini temamen halâs ettik | |
| 171: ancak bir acüze kaldı | |
| 172: Sonra geridekileri hep tedmir eyledik | |
| 173: Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki ne fena idi o münzerin yağmuru | |
| 176: Eshabı Eyke gönderilen Resulleri tekzib etti | |
| 177: O Vakit ki Şuayb onlara demişti: Siz Allahdan korkmaz mısınız? | |
| 180: Buna karşı sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir | |
| 181: Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın | |
| 182: Ve doğru terazi ile tartın | |
| 183: Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin ve yeryüzünü ihtilâlcılıkla fesada vermeyin | |
| 184: O sizi ve sizden evvelki cibilleti yaratan hâlıktan korkun | |
| 185: Sen, dediler: muhakkak sihirlilerdensin | |
| 186: Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin, doğrusu biz seni her halde yalancılardan sanıyoruz | |
| 187: Üzerimize Semâdan bir kıt'ayı düşürüver haydi sâdıklardan isen | |
| 188: Rabbım a'lemdir, dedi: yaptıklarınıza | |
| 189: Hasılı onu tekzib ettiler, kendilerini de o zulle gününün azâbı alıverdi ki o cidden büyük bir günün azâbı idi | |
| 190: Şüphesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı | |
| 191: Ve şüphesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm | |
| 192: Ve hakıkat bu (kur'an) rabbül'âlemînin şübhesiz bir tenzilidir | |
| 193: Onu Ruhı emîn indirdi | |
| 194: Senin kalbin üzerine ki o münzirlerden olasın | |
| 195: Açık parlak bir Arabi lisan ile | |
| 196: Hem o şübhesiz evvelkilerin kitablarında da var | |
| 197: Onu Beni İsrail ulemasının bilmesi de onlara bir âyet (bir delil) değil mi | |
| 198: Eğer onu Arabca bilmiyenlerin birine indirseydik de | |
| 199: o kendilerine kıraet etse idi yine iyman etmiyeceklerdi | |
| 200: Biz onu mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuzdur. | |
| 201: İyman etmezler ana tâ o elim azâbı görecekleri deme kadar | |
| 202: Ki geliversin de kendilerine ansızın, hiç farkında değillerken | |
| 203: Desinler ki acaba bize bir müsaade edilir mi? | |
| 204: Ya şimdi azâbımızı iviyorlar mı? | |
| 205: Gördün a artık onlara senelerce zevk ettirsek | |
| 206: Sonra kendilerine edilen vaid gelip çatarsa | |
| 207: O yaşatıldıkları zevkın kendilerine hiç faidesi olmıyacaktır | |
| 208: Maamafih biz hangi memleketi helâk ettikse her halde onu inzar edenler olmuştur | |
| 209: İhtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değilizdir | |
| 210: Ve bunu Şeytanlar indirmedi | |
| 211: Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez? | |
| 212: Onlar işitmekten sureti kat'ıyyede azledilmişlerdir | |
| 213: Binaenaleyh sakın Allah ile beraber diğer bir ilâha çağırma ki o ta'zib edileceklerden olmıyasın | |
| 214: Hem en yakın hısımlarını inzar et | |
| 215: Ve sana ittiba' eden mü'minlere kanadını indir | |
| 216: Bunun üzerine sana ısyan ederlerse ben sizin amellerinizden beriyim de! | |
| 217: Ve o, azîz rahime mütevekkil ol | |
| 218: O ki görüyor kıyam ettiğin vakıt seni | |
| 219: Ve secdekârlar içinde dolaşmanı | |
| 220: Çünkü o öyle semi öyle alîmdir | |
| 221: Haber vereyim mi size Şeytanlar kimin üzerine inerler? | |
| 222: Vebal yüklenici her bir sahtekâr üzerine inerler | |
| 223: Onlar kulak verirler ve ekseri yalan söylerler | |
| 224: Şairler, bunların arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer | |
| 225: Görmez misin bunlar her vâdide hayran olurlar | |
| 226: hem de onlar yapmıyacakları şeyleri söylerler | |
| 227: Ancak iyman edip iyi ameller işliyenler ve Allahı çok zikredenler ve kendilerine zulmedildikten sonra öclerini alanlar müstesna, yarın bilecek o zulmedenler hangi ınkılâba münkalib olacaklar | |