| İbni Kesir Meali |
|
| 1: Ta, Sin, Mim. | |
| 2: Bunlar apaçık kitabın ayetleridir. | |
| 3: Mü'min olmuyorlar diye nerede ise kendini mahvedeceksin. | |
| 4: Dilersek, onlara gökten bir ayet indiririz de ona boyunları eğik kalır. | |
| 5: Onlara Rahman'dan bir öğüt geldiğinde, mutlaka ondan yüz çevirirler. | |
| 6: Onlar, gerçekten yalanladılar. Ama alay edip durdukları şeylerin haberleri kendilerine yakında gelecektir. | |
| 7: Yeryüzüne bakmazlar mı ki; Biz, orada bitkilerden nice güzel çiftler bitirmişizdir. | |
| 8: Muhakkak ki bunda, bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü'min olmadılar. | |
| 9: Ve muhakkak ki senin Rabbın, elbette O; Aziz'dir, Rahim'dir. | |
| 10: Hani Rabbın Musa'ya seslenmişti ki: Zalimler güruhuna git; | |
| 11: Firavun kavmine. Sakınmazlar mı hala? | |
| 12: Dedi ki: Rabbım, onların beni yalanlamalarından korkarım. | |
| 13: Göğsüm daralıyor, dilim açılmıyor. Bunun için Harun'a da elçilik ver. | |
| 14: Hem onların bana isnad ettikleri bir suç var. Korkarım ki beni öldürürler | |
| 15: Buyurdu ki: Hayır, ikiniz ayetlerimizle gidin. Muhakkak Biz, sizinle beraber dinleyicilerdeniz. | |
| 16: Firavun'a varın, deyin ki: Biz, alemlerin Rabbının peygamberleriyiz. | |
| 17: İsrailoğullarını bizimle beraber gönder. | |
| 18: (Fir'avn) dedi ki: «Biz seni yeni doğmuş (bir çocuk) ken içimizde büyütmedik mi? Sen ömründen bir hayli seneler bizim aramızda kalmadın mı»? | |
| 19: Ve yapacağın işi de yaptın. Sen nankörlerdensin. | |
| 20: Dedi ki: Ben, onu yaptım, ama o zaman şaşkınlardandım. | |
| 21: Bu yüzden sizden korktuğum için kaçtım. Sonra Rabbım bana hüküm ihsan etti ve beni peygamberlerden kıldı. | |
| 22: İşte, başıma kaktığın o nimet, İsrailoğullarını köle ettiğin içindir. | |
| 23: Firavun: Alemlerin Rabbı da nedir? dedi. | |
| 24: Dedi ki: Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabbıdır. Eğer siz yakin getirenlerden iseniz. | |
| 25: Yanında bulunanlara: İşitmiyor musunuz? dedi. | |
| 26: O da: Sizin de Rabbınız ve önce geçmiş atalarınızın da Rabbıdır, dedi. | |
| 27: Firavun dedi ki: Size gönderilen peygamberiniz şüphesiz delidir. | |
| 28: O da: Eğer aklınızı başınıza alırsanız; doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbıdır, dedi. | |
| 29: Firavun dedi ki: Benden başka bir tanrı edinirsen; şüphesiz seni hapse atılanlardan kılarım. | |
| 30: Sana apaçık bir şeyle gelmişsem de mi? dedi. | |
| 31: Firavun: Eğer doğru söylüyorsan, haydi getir onu, dedi. | |
| 32: Bunun üzerine o asasını attı, bir de ne görsün; apaçık bir ejderhadır. | |
| 33: Elini çıkardı, bir de ne görsün; bakanlara bembeyazdır. | |
| 34: Çevresinde bulunan ileri gelenlere dedi ki: Şüphesiz bu, belletilmiş bir büyücüdür. | |
| 35: Sizi büyüsüyle memleketinizden çıkarmak istiyor. Ne dersiniz? | |
| 36: Dediler ki: Onu ve kardeşini alıkoy. Şehirlere toplayıcılar gönder. | |
| 37: Belletilmiş tüm büyücüleri sana getirsinler. | |
| 38: Büyücüler belli bir günün tayin edilen vaktinde toplandılar. | |
| 39: İnsanlara: Siz de toplanır mısınız? denildi. | |
| 40: Eğer onlar galip gelirlerse; büyücülere belki biz de tabi oluruz. | |
| 41: Büyücüler geldikleri vakit, Firavun'a dediler ki: Galip gelenler biz olursak; muhakkak bize bir ücret vardır değil mi? | |
| 42: Evet, dedi. O takdirde siz, muhakkak gözdelerdensiniz. | |
| 43: Musa onlara dedi ki: Atacak olduğunuz şeyleri atın. | |
| 44: Onlar da bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve dediler ki: Firavun hakkı için elbette elbette biz galib gelenleriz. | |
| 45: Ardından Musa asasını attı. Bir de ne görsünler; onların uydurduklarını yutuveriyor. | |
| 46: Bunun üzerine büyücüler secdeye kapandılar. | |
| 47: Dediler ki: Biz, alemlerin Rabbına inandık. | |
| 48: Musa ve Harun'un Rabbına. | |
| 49: Ben size izin vermezden önce mi ona inandınız? Şüphesiz size büyü öğreten büyüğünüzdür. Şimdi bileceksiniz; elbette ben, ellerinizi ve ayaklarınızı andolsun ki çaprazlama kestireceğim ve hepinizi astıracağım, dedi. | |
| 50: Onlar da dediler ki: Zararı yok. Biz muhakkak Rabbımıza dönenleriz. | |
| 51: Mü'minlerin ilki olmamızdan dolayı biz, gerçekten Rabbımızın hatalarımızı bağışlayacağını umarız. | |
| 52: Musa'ya da vahyetti ki: Kullarımı geceleyin yola çıkar. Şüphesiz siz, izleneceksiniz. | |
| 53: Bunun üzerine Firavun şehirlere toplayıcılar gönderdi. | |
| 54: Şüphesiz ki bunlar; döküntü azınlıklarıdır. | |
| 55: Ve gerçekten bize de büyük bir öfke beslemektedirler. | |
| 56: Doğrusu biz, topluca tedbirli olmalıyız. | |
| 57: Fakat Biz, onları bahçelerden ve pınar başlarından çıkardık. | |
| 58: Hazinelerden ve şerefli makamlardan. | |
| 59: Böylece onlara İsrailoğullarını mirasçı kıldık. | |
| 60: Güneş üzerlerine doğarken onları izlediler. | |
| 61: İki topluluk karşı karşıya geldiğinde, Musa'nın arkadaşları dediler ki: Gerçekten biz, yakalandık. | |
| 62: Hayır, dedi. Muhakkak ki Rabbım benimledir. Bana doğru yolu gösterecektir. | |
| 63: Bunun üzerine Musa'ya vahyettik ki: Asanı denize vur. O, hemen yarıldı ve her parçası yüce bir dağ gibi oldu. | |
| 64: Sonra diğerlerini oraya yaklaştırdık. | |
| 65: Musa'yı ve beraberindekileri yopluca kurtardık. | |
| 66: Sonra diğerlerini suda boğduk. | |
| 67: Şüphesiz ki bunda, bir ayet vardır. Ama onların çoğu inananlar değildi. | |
| 68: Muhakkak ki Rabbın, elbette o; Aziz'dir, Rahim'dir. | |
| 69: Onlara İbrahim'in haberini oku. | |
| 70: Hani babasına ve kavmine: Nelere tapıyorsunuz? demişti. | |
| 71: Onlar da: Putlara tapıyoruz ve onlara bağlanıp duruyoruz, demişlerdi. | |
| 72: O da demişti ki: Çağırdığınızda sizi duyuyorlar mı? | |
| 73: Yahut size fayda veya zarar veriyorlar mı? | |
| 74: Demişlerdi ki: Hayır. Atalarımızı böyle yapar gördük. | |
| 75: O da demişti ki: Neye tapmış olduğunuzu görüyor musunuz? | |
| 76: Siz ve geçmiş atalarınız? | |
| 77: Doğrusu onlar, benim düşmanımdır. Ancak alemlerin Rabbı müstesna. | |
| 78: Ki O, yaratmıştır beni. Ve O doğru yola eriştirir beni. | |
| 79: Ki O, yedirir, içirir beni. | |
| 80: Hastalandığımda O, şifa verir bana. | |
| 81: Ki O, öldürür beni, sonra da O, diriltir. | |
| 82: Ve din günü günahlarımı bağışlamasını umduğum O'dur. | |
| 83: Rabbım, bana hüküm ver. Ve beni salihlere kat. | |
| 84: Ve sonrakiler içinde bana doğru söyler bir dil ihsan et. | |
| 85: Beni Naim cennetinin varislerinden kıl. | |
| 86: Babamı da bağışla. Şüphesiz o, sapıklardan olmuştur. | |
| 87: Diriltilecekleri günde beni rezil etme. | |
| 88: O gün ki mal da fayda vermez, çocuklar da. | |
| 89: Ancak Allah'a kalb-i selimle gelmiş olan başka. | |
| 90: Cennet, muttakiler için hazırlanmıştır. | |
| 91: Cehennem de azgınlara gösterilir. | |
| 92: Ve onlara denilir ki: Nerededir taptıklarınız? | |
| 93: Allah'tan başka? Size yardım ediyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu? | |
| 94: Oraya; onlar ve azgınlar atılırlar. | |
| 95: İblis'in askerleri de topluca. | |
| 96: Orada birbirleriyle çekişerek derler ki: | |
| 97: Andolsun Allah'a ki; biz, apaçık sapıklıkta idik. | |
| 98: Hani biz, sizi alemlerin Rabbı ile bir tutmuştuk. | |
| 99: Ve bizi suçlulardan başka da saptıran olmamıştı. | |
| 100: Şimdi bize şefaat eden kimse yoktur. | |
| 101: Ve sıcak bir dostumuz da yoktur. | |
| 102: Keşki bizim için geri dönüş olsa da, mü'minlerden olsak. | |
| 103: Muhakkak ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü'minler olmadı. | |
| 105: Nuh'un kavmi de peygamberleri yalanladı. | |
| 106: Hani onlara kardeşleri Nuh demişti ki: Siz sakınmaz mısınız? | |
| 107: Muhakkak ki ben, size emin bir peygamberim. | |
| 108: Artık Allah'tan korkun da bana itaat edin. | |
| 109: Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim ancak alemlerin Rabbına aittir. | |
| 110: O halde Allah'tan korkun da bana itaat edin. | |
| 111: Sana mı inanacağız? Halbuki sana uyanlar en rezil kimselerdir, dediler. | |
| 112: Dedi ki: Onların yapmakta oldukları şeyler hakkında bir bilgim yoktur. | |
| 113: Onların hesabı ancak Rabbıma aittir. Keşki düşünseniz. | |
| 114: Ve ben, inananları kovacak değilim. | |
| 115: Ben, ancak apaçık bir uyarıcıyım. | |
| 116: Ey Nuh, eğer son vermezsen, sen muhakkak taşlananlardan olursun, dediler | |
| 117: O da dedi ki: Rabbım, doğrusu kavmim beni yalanladı. | |
| 118: Artık benimle onların arasında Sen, bir hüküm ver. Beni ve beraberimdeki mü'minleri kurtar. | |
| 119: Bunun üzerine Biz de, onu ve beraberindekileri, dolu bir gemi içinde kurtardık. | |
| 120: Sonra geride kalanları suda boğduk. | |
| 121: Muhakkak ki bunda, bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü'minler olmadı. | |
| 122: Ve muhakkak ki Rabbın, elbette o; Aziz'dir, Rahim'dir. | |
| 123: Ad da peygamberleri yalanladı. | |
| 124: Hani onlara kardeşleri Hud demişti ki: Siz, sakınmaz mısınız? | |
| 128: Siz, her yüksek yere koca bir bina kurup boş şeylerle mi uğraşırsınız? | |
| 129: Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz? | |
| 130: Ve yakaladığınız zaman da zorbaca mı yakalarsınız? | |
| 132: Bildiğiniz şeylerle sizi destekleyenden sakının. | |
| 133: O, desteklemiştir sizi, hayvanlar ve oğullarla; | |
| 134: Bahçeler ve çeşmelerle. | |
| 135: Doğrusu hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum. | |
| 136: Dediler ki: Öğüt versen de, yahut öğüt verenlerden olmasan da bizim için eşittir. | |
| 137: Bu, öncekilerin adetinden başka bir şey değildir. | |
| 138: Hem biz, azaba uğratılacak da değiliz. | |
| 139: Böylece onu yalanladılar. Ve Biz, onları yok ettik. Muhakkak ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü'minler olmadı. | |
| 141: Semud da peygamberleri yalanladı. | |
| 142: Hani onlara kardeşleri Salih demişti ki: Siz, sakınmaz mısınız? | |
| 145: Buna karşı sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, ancak alemlerin Rabbına aittir. | |
| 146: Burada emniyet içinde bırakılır mısınız? | |
| 147: Bahçelerde, çeşmelerde. | |
| 148: Ekinler, salkımları sarkmış hurmalıklar arasında. | |
| 149: Dağlarda ustalıkla evler oyar mısınız? | |
| 151: Müsriflerin emrine itaat etmeyin. | |
| 152: Onlar ki yeryüzünde bozgunculuk yaparlar da ıslah etmezler. | |
| 153: Dediler ki: Şüphesiz sen, ancak büyülenmişlerdensin. | |
| 154: Hem sen, bizim gibi insandan başka bir şey değilsin. Şayet sadıklardan isen o zaman bir ayet getir. | |
| 155: Dedi ki: İşte şu devedir. Su içme hakkı; belirli bir gün onun ve belirli bir gün sizindir. | |
| 156: Sakın ona bir kötülük yapmayın. Yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir. | |
| 157: Onlar ise onu kestiler de pişman oldular. | |
| 158: Bunun üzerine azab onları yakaladı. Muhakkak ki bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu mü'minler olmadı. | |
| 160: Lut kavmi de peygamberleri yalanladı. | |
| 161: Hani onlara kardeşleri Lut demişti ki: Siz, sakınmaz mısınız? | |
| 165: İnsanlar arasında erkeklere mi yaklaşıyorsunuz? | |
| 166: Ve Rabbınızın sizin için yarattığı eşleri bırakıyor musunuz? Hayır, siz azmış bir kavimsiniz. | |
| 167: Dediler ki: Ey Lut, buna son vermezsen sen, elbette çıkarılanlardan olursun. | |
| 168: Dedi ki: Doğrusu ben, sizin işlediğinize kızanlardanım. | |
| 169: Rabbım, beni ve ailemi bunların yaptıklarından kurtar. | |
| 170: Bunun üzerine onu ve ailesini topluca kurtardık. | |
| 171: Sadece yaşlı bir kadın geride kalanlardan oldu. | |
| 172: Sonra diğerlerini yerle bir ettik. | |
| 173: Üzerlerine de bir yağmur yağdırdık. Uyarılanların yağmuru ne kötüdür. | |
| 176: Eyke halkı da peygamberleri yalanladı. | |
| 177: Hani onlara Şuayb demişti ki: Siz, sakınmaz mısınız? | |
| 181: Ölçüyü tam yapın da eksiltenlerden olmayın. | |
| 182: Doğru ölçekle tartın. | |
| 183: İnsanların eşyasını azaltmayın ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. | |
| 184: Sizi ve daha önceki nesilleri yaratmış olandan korkun. | |
| 185: Dediler ki: Sen, ancak büyülenmişlerdensin. | |
| 186: Bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Doğrusu biz, seni yalancılardan sanıyoruz. | |
| 187: Eğer sadıklardan isen bize, gökten bir parça indir. | |
| 188: Dedi ki: Rabbım; yaptıklarınızı en iyi bilendir. | |
| 189: Onu da yalanladılar ve onları bulutlu bir günün azabı yakaladı. Doğrusu o, büyük bir günün azabı idi. | |
| 192: Muhakkak ki o, elbette alemlerin Rabbının indirmesidir. | |
| 193: Onu Ruh el-Emin indirmiştir. | |
| 194: Senin kalbine ki uyarıcılardan olasın. | |
| 195: Apaçık arab diliyle. | |
| 196: O, daha öncekilerin kitablarında vardır. | |
| 197: İsrailoğullarının bilginlerinin bunu bilmesi de onlar için bir ayet değil midir? | |
| 198: Biz, onu arapça bilmeyen kimselerden birine indirseydik. | |
| 199: Ve o, bunu onlara okusaydı, yine de ona inananlardan olmazlardı. | |
| 200: İşte böylece onu suçluların kalbine sokarız. | |
| 201: Elim azabı görünceye kadar ona inanmazlar. | |
| 202: O da kendilerine apansız, haberleri olmadan geliverir. | |
| 203: O zaman derler ki: Acaba bekletilemez miyiz? | |
| 204: Bizim azabımızı mı çabucak istiyorlardı. | |
| 205: Gördün mü, şayet Biz onları yıllarca yararlandırsak; | |
| 206: Sonra kendilerine vaadolunan şey başlarına gelse, | |
| 207: Eğlendirilmiş olmaları onlara bir fayda sağlamaz. | |
| 208: Uyarıcılar olmaksızın Biz, hiç bir kasabayı helak etmedik. | |
| 209: Öğüt olarak. Ve Biz, zalimler olmadık | |
| 210: Onu şeytanlar indirmemiştir. | |
| 211: Bu, onlara düşmez de, buna güçleri de yetmez. | |
| 212: Onlar, gerçekten işitmekten uzak tutuldular. | |
| 213: O halde Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarma. Yoksa azablandırılanlardan olursun. | |
| 214: Ve yakın akrabalarını uyar. | |
| 215: Mü'minlerden sana uyanlara kanatlarını ger. | |
| 216: Şayet sana isyan ederlerse, de ki: Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım. | |
| 217: Aziz, Rahim'e tevekkül et. | |
| 218: Görür O seni, kalktığında. | |
| 219: Secde edenler arasında bulunduğunda. | |
| 220: Muhakkak ki O'dur O; Semi, Alim. | |
| 221: Şeytanların kime indiğini size bildireyim mi? | |
| 222: Onlar her günahkar, her müfteriye inerler. | |
| 223: Bunlar ona kulak verirler ve çoğu yalancılardır. | |
| 224: Şairlere gelince; onlara da azgınlar uyar. | |
| 225: Görmedin mi; onlar, her vadide şaşkın şaşkın dolaşırlar. | |
| 226: Ve onlar, gerçekten yapmadıklarını söylerler. | |
| 227: Ancak iman etmiş, salih amel işlemiş, Allah'ı çokça zikretmiş ve zulme uğratıldıktan sonra zafer kazananlar müstesnadır. Zulmedenler göreceklerdir nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını. | |